Yol Kenarında Denk Geldiğim Müze; Türk Hava Kurumu Müzesi

  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Yorumlar
Yol Kenarında Denk Geldiğim Müze; Türk Hava Kurumu Müzesi
Abone ol

Yıllardır Ankara’da yaşamış birisi olarak hala gitmediğim yerler ve gezmediğim sokaklar bulunuyor. Hâlbuki bazı yerlerin yakınından sıkça geçmeme rağmen asla dönüp oralarda ne varmış diye bakınmadığımı fark ettim. Günlerden bir gün dersim bittikten sonra bir iş için Ankara Spor Salonu’na gidecektim. Telefondan haritaya bakarak yürüdüğüm bir vakit gözüme mavi bir kule çarptı. Sonrasında kulenin bulunduğu alanın bahçesinde bir helikopter ve birkaç tane de eski uçağın olduğunu fark ettim. İşte o an merakıma yenik düştüm ve müze olduğunu öğrendiğim bu yere girme kararı aldım. Bu yazıda o müze ile ilgili deneyimlerimi ve edindiğim bilgileri anlatacağım.

Bahsi geçen müze Türk Hava Kurumu tarafından 19 Mayıs 2002 tarihinde açılmış bir havacılık müzesidir. Müzenin açılmasında esas amaç insanlara Türk havacılığının gelişimini göstermek ve insanların havacılığa olan merakını arttırmaktır. Öyle ki havacılığa pek ilgisi olmayan beni dahi içine çekmeyi başarmıştır.

Müzede dikkatimi çeken ilk şey müzenin dışından da görünen bu mavi kule oldu. Biri İzmir’de olmak üzere Türkiye’de sadece 2 tane bulunan bu yapı aslında bir paraşüt kulesidir. 1937 yılında inşa edilen, 41 metre uzunluğunda ki bu bina, müzenin yapım tarihinden daha eskidir. Adından da anlaşılacağı gibi bir paraşüt kulesidir.

Bahçeye girmeniz ile birlikte karşınıza bir helikopter ve birkaç tane uçak çıkıyor. Bana soracak olursanız müzenin en can alıcı kısmı burası. Çünkü çoğu eski olan bu uçakları yakından görmek –hatta bazılarının iç kısımlarını bile görülebilmek- benim ilgimi çok çekti. Uçakların tasarımları, tarihleri ve kullanım amaçları da bir hayli ilginç. Tarım ilaçlaması ve yangın söndürme için kullanılan bir uçak, hava taksi ve paraşüt uçağı, bir savaş uçağı hatta projesi yarım kalmış bir uçak... Tabi bir de helikopter var. Aralarında en az ilgimi çeken hava aracı olmasına rağmen bu aracın tek iyi tarafı kokpitinin diğer uçaklara nazaran daha net bir şekilde görülebilmesiydi. Hatta şunu da söyleyebilirim ki bu hava araçları kesinlikle 1.90m üstünde boya sahip insanlar için üretilmemişler.

Müzenin bahçesinden çıkıp içine girdiğimizde ise bizi çok ilginç bir atmosfer karşılıyor. Büyük pilot Sabiha Gökçen’in eşyaları ve onun hakkında bilgilerin bulunduğu bir dijital bir kütüphane de bulunuyor. Biraz daha ilerlediğimizde ise müzenin tarihi atmosferi içinde kayboluyoruz. Türk Hava Kurumu’nun tarihinden parçalar barındıran bu müzenin kuruluş amacı, faaliyetleri, bağışlar sayesinde satın alınan veya üretilen uçaklar, döneminde kullanılan ekipmanlar ve daha birçoğu ilginizi çekmeyi başarıyor.

Ayrıca müzenin çeşitli yerlerinin kurumun ürettiği uçak modelleri ile süslenmesi güzel bir detay olmuş. Müzede bir tur attıktan sonra son kez bakmanız gereken bir yer daha var. Türk havacılık tarihinde önemli yeri olan insanların büstlerinin bulunduğu bu odada ayrıca tarihin iki efsanevi figürü olan Hezarfen Ahmed Çelebi ve Lagari Hasan Çelebi’nin büstleri de yer almakta. Büstlerin bulunduğu bu yere önemli şahsiyetler için ayrıca bakılmalıdır. Buradan sonra müze turu son buluyor. 

Müzeye ulaşımdan bahsedecek olursam: M1 (Batıkent-Kızılay)        metrosundan Ulus veya Atatürk Kültür Merkezi istasyonunda inip    biraz yürüme ile ulaşabilirsiniz. Sonuç olarak yol kenarında denk  geldiğim ve merakıma yenik düşüp baktığım bu müze bana güzel  bir deneyim yaşatmış oldu.

Oğuzhan Durmaz

 

 


Yorum Yazın